» » » » » İDAM UYGULAMASI GERİ GETİRİLİR Mİ?

İDAM UYGULAMASI GERİ GETİRİLİR Mİ?  

Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsünden sonra, 2004 tarihinde Anayasamızda kaldırılan ve o tarihten beridir unutulup da şimdi en çok duyulan kelimelerden birisidir idam. Peki Türkiye’deki anayasal ve yasal düzenlemeler idam yani ölüm cezasının tekrar yasalaşmasına elverişli midir? Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmeler bu düzenlemenin getirilmesine engel olur mu? 

Türkiye’nin taraf olduğu en önemli Uluslararası kuruluşlardan bir tanesi 1949 yılında kurulan Avrupa Konseyidir. Türkiye’deki yargılama ile ilgili en son başvuru yolu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) bu konseyin bir kuruluşudur. Bu Konsey ile düzenlenmiş en önemli sözleşme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AHİS) ve buna ek protokollerdir.

 Yaşama hakkı, her ne kadar temel insan hakları listesinde ilk sırada yer alıyor olsa da maalesef mutlak bir hak değildir. Bazı şartlarda ve durumlarda devlete öldürme yetkisi tanınmıştır. Bu durumlardan ilki ise AHİS’in Yaşam Hakkını düzenleyen 2. Maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ölüm cezasıdır. Tabi ölüm cezası sözleşmeye eklenen 6. ve 13. protokoller ile tamamen önce şartları zorlaştırılmış sonra da tamamen ortadan kaldırılmıştır. Türkiye de sözleşmeye taraf olduğu için kendi yasal düzenlemesini bu sözleşme ve ek protokolleri çerçevesinde yapmıştır.

 AHİS’in Yaşam Hakkını düzenleyen 2. Maddesinin birinci fıkra hükmü ölüm cezasını şu ifadelerle düzenlemiştir: “Kanunun ölüm cezası öngördüğü bir suç nedeniyle bir mahkemenin verdiği ölüm cezasının infazı dışında, hiç kimse yaşama hakkından kasten yoksun bırakılamaz.” Bu düzenlemenin 2. Dünya savaşının hemen akabinde 1950’li yıllarda neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde ölüm cezasının uygulandığı bir tarihte yürürlüğe konulduğu unutulmamalıdır.

Düzenlemeden de anlaşıldığı üzere üye devletlerin hukuk ile kurulmuş mahkemeleri vasıtasıyla verilen ölüm cezalarının infazı yaşama hakkının ihlaline neden olmamaktadır. Ancak belirttiğimiz üzere ölüm cezası ek protokollerle önce sınırlandırılmış ve sonra tamamen yasaklanmıştır.

28 Nisan 1983'de Strasburg'da imzalanan Ek 6. No’lu protokol, 1 Mart 1985'de yürürlüğe girdi. Türkiye, protokolü 15 Ocak 2003'de imzaladı. TBMM, Protokol'ün Uygun Bulunduğuna Dair Yasa tasarısını 26 Haziran 2003'de kabul etti. 

4913 sayılı "11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 No’lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun", 1 Temmuz 2003 tarihli (Sayı: 25155) Resmi Gazetede yayımlandı.
Ölüm cezasının sınırlandırılıp “ savaş ve yakın savaş tehlikesi zamanında işlenmiş suçlar dışında ölüm cezası” verilemeyeceği düzenlemiştir. Ek 6. Protokolün 2. Maddesindeki bu düzenlemeye göre sadece savaş ve yakın savaş tehlikesi durumunda ölüm cezasının verilebileceği düzenlenmiştir. Bu 2. Maddedeki ölüm cezasının ilk sınırlandırma halidir.

Ölüm cezasının tamamen ortadan kaldırılıp yasaklandığı düzenleme ise Ek 13 No’lu Protokol ile sağlanmıştır.

Hayat hakkının, demokratik toplumun temel değeri olduğunu ve ölüm cezasının kaldırılmasının, bu hakkın korunması ve tüm insanların doğuştan gelen onurunun bütünüyle tanınması için elzem olduğu inancıyla, 4 Kasım 1950'de Roma'da imzalanan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme tarafından garanti altına alınan hayat hakkının korunmasının daha da güçlendirilmesi isteğiyle, 28 Nisan 1983'te Strasbourg'da imzalanan Ölüm Cezasının Kaldırılmasına ilişkin 6 No’lu Protokol'ün, savaş veya yakın savaş tehlikesi zamanında işlenmiş olan fiiller için ölüm cezasını dışlamadığını kaydederek, Ölüm cezasını tüm koşullarda ortadan kaldırmaya yönelik son adımların atılması kararlılığıyla, 13 Nolu ek protokolü imzalamışlardır. Bu protokol 3 Mayıs 2002 tarihinde imzalanmış ve 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

“ Yargısız infazları” yasaklayan 2. Maddenin, Ek 6 ve 13 No’lu protokollerle artık “ yargısal infazları” da yasakladığı söylenebilir.Ek 13 No’lu Protokolün 1. Maddesinde yer alan düzenleme artık hiçbir surette ölüm cezasının verilemeyeceği düzenlemiştir. Bu protokolün 3. Maddesine göre hiçbir surette üye devletlerin çekince koyamayacakları da ayrıca düzenlemiştir.

Ölüm cezasının uygulanmaya devam edildiği tarihlerde, ölüm cezasına engel olmak için sözleşmenin çeşitli maddelerine dayanılarak ölüm cezasının uygulanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Türkiye açısından ölüm cezası konusunda en önemli başvuru Öcalan-Türkiye başvurusudur. Öcalan Türkiye davasında ölüm cezasının 3. Madde çerçevesinde değerlendirmeyi kabul görmeyip bu yöndeki başvuruyu reddetmiştir. Ancak Öcalan kararında, başvuru tedbir talepli olarak yapıldığı için, dava sonuçlanıncaya kadar Öcalan hakkında kesinleşmiş ölüm cezası uygulanmamıştır. Türkiye’de ölüm cezası da yasal olarak mümkündü. Ama Türkiye o dönemde ölüm cezasını 13. Protokol gereğince kaldırmak zorundaydı. 22 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5170 sayılı Kanunla ( 2004 Anayasa değişikliği), ölüm cezası her koşulda kaldırılmış, bu cezaya atıf yapan bütün maddelerde değişiklik yapılmış ve tüm ölüm cezası ibareleri Anayasa’dan çıkarılmıştır. Bu kapsamda 2004 yılında 8. Uyum Paketiyle ölüm cezasına ilişkin tüm ibareler mevzuatımızdan temizlenmiştir.

Anayasamızın 17. Maddesinde düzenlenmiş olan ölüm cezası 2004 tarihli değişiklik ile tamamen Anayasamızdan çıkarılmıştır. Yine Anayasamızın 90. Maddesinde düzenlenen “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Hükmü gereğince AHİS’in öncelikli uygulanacağı bilinmelidir.


Sonuç olarak, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası sözleşme ve ek protokolleri sayesinde ölüm cezasının kaldırıldığı göz önüne alındığında, Türkiye’nin Avrupa Konseyinden çıkmasıyla yeniden ölüm cezasının getirilebileceği kabul edilebilir. Konseyden ayrılmakla beraber Türkiye’nin imzaladığı hiçbir sözleşme ve ek protokollerinin Türkiye için hükmü kalmayacaktır. Ancak bu Türkiye için çok büyük bir kayıp olacağı kanaatindeyim. Ayrıca çağ dışı olup, hiçbir şekilde insanlık onuruyla bağdaşmayan ölüm cezasının günümüzde hala konuşuluyor olmasının da insanlık ayıbı olarak görmekteyim.   

«
Next
This is the most recent post.
»
Previous
3 KASIM 2002 GENEL SEÇİMLERİ ÇERÇEVESİNDE ; %10 SEÇİM BARAJININ HALKIN SİYASAL REJİME KATILIMINA VE SİYASİ İKTİDARIN MEŞRUİYETİNE ETKİSİ

Hiç yorum yok:

Leave a Reply